Teknik detaylardan sayılıp pek de sevimli bulunmayan tür ve şekil bilgisi, aslında dillerin ifade kudretini ortaya koyan birikim ve tarihçenin ta kendisidir. Her dil, tarih sahnesine çıktığı andan itibaren kendisine özgü bir üst dil, bir sanat dili kurabilmek için var gücüyle çalışır. Ait olduğu milletin dünya görüşünü inceltilmiş, damıtılmış, hayranlık uyandıran ifade biçimleriyle yarınlara bırakma çabası, dillerin doğasında vardır çünkü. Tıpkı ardında sağlıklı ve üretken nesiller bırakmak için yaşayan insanlık gibi.
Türkçe, bu varlık ve ebedilik koşusunda hiç de azımsanmayacak bir mesafe katetmiş dünya dillerinden biridir. İç Asya'dan Orta Avrupa ve Kuzey Afrika ki yılarına ulaşan bin yıllık yolculuğunda farklı milletler ve kültürlerle komşuluk ilişkisi kuran Türkçe, hiçbir taassuba savrulmadan bu süreci kendi lehine çevirme başarısı göstermiştir. Nitekim bugün Doğu belagati ile Batı retoriği arasında, tamamen kendine özgü bir ifade vadisine yerleşen Türkçenin edebî tür ve şekil birikimi, diğer uygarlık dillerini kıskandıracak düzeydedir.
Tanımın tam anlamıyla bir "kaynak eser" olan bu çalışmada, alanlarının en önemli uzmanlarından Prof. Dr. Mehmet AÇA, Prof. Dr. Haluk GÖKALP ve Öğr. Gör. İsa KOCAKAPLAN, Türk edebiyatının tür-şekil zenginliğini on yıllara dayanan mesleki deneyimleriyle harmanlıyor.
Prof. Dr. Ömür CEYLAN