Sâdî-i Şîrâzî, İslâm medeniyetinin en önemli ediplerindendir. Klasik dönemde bu dille ve bu dile ilgisiz kalamayacak şekilde edebiyatla uğraşan her milletten edip, âlim ve entelektüel bir şekilde Sâdî’nin eserlerinden etkilenmiştir. Eserlerini kaleme aldığı zamandan bugüne 750 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen onu eserlerinin her biri cazibe merkezi olmaya devam etmektedir. Müsteşriklerin Sâdî’yi keşfinden sonra Batı dünyasında da hatırı sayılır bir ilgiye mazhar olmuştur.
Sâdî’nin birçoğu türünün zirve örneklerinden kabul edilen Dîvan, Gülistan ve Nasîhatü’l-Mülûk gibi eserleri içinde Bostan hususi bir ehemmiyete sahiptir. Müellifinin ismine nispetle Sâdînâme diye de bilinen eser, bir ahlâk klasiği ve anlatım şahaseridir. Bostan, müellifin diğer eseri hatta ikiz kardeşi diyebileceğimiz Gülistan’da olduğu gibi hikâyelerle yoğurulmuştur.
Sâdî, “bostan/bahçeler” diye isimlendirdiği; zamanın memleketlerine uzun seyahatlerden sonra Şiraz’a dönerken bu kıymetli şehre eli boş dönmek istememiş, dostlarına tecrübelerini değerlendirdiği bir kitap hediye etmek istemiş ve eserini kaleme almıştır. Düşüncelerinin hasılasını bir saraya benzeten müellif, bu sarayın kapılarını on adet olarak planlamış, eserin bölümlerini böylece oluşturmuştur.
Bostan’da şu konular işlenmektedir: “Adalet, siyaset, merhamet, asker beslemek, hüner sahiplerini himaye etmek, iyi geçim, sır saklamak, cömertlik, misafirperverlik, tevazu, cimrilik, hakiki aşk, mecazi aşk, sabır, sebat, mevcudatın faniliği, semâ, ucup, kibir, tevbe, kazaya rıza, ihlas, riya, doğruluk, yalan, sükut, ayıp örtmek, gıybet, gammazlık, kadınlar, terbiye, uzlet, şükür, Allah’ın yaratışı, gençlik ve ihtiyarlık.
Eseri bir tercüme şaheseri olarak dilimize kazandıran Rifat Bilge, dönemin Arapça ve Farsça mütehassısı, devrin ileri gelen kültür adamlarındadır. Dîvânü Lügâti’t-Türk'ten, Keşfü’z-Zunûn’a, Dede Korkut Kitabı’ndan Dîvân-ı Türkî-i Sultan Veled’e kadar kültürümüze takdire şayan katkılarda bulunmuştur.