Sesimizin yetmediği, elimizin ulaşmadığı yerlere hitap edebilmek için derdimizi yazmak dışında şansımız yoktu.
Türkçülüğe dair yazdığım ilk şey duvar yazısıydı.
İlk yazılı kâğıt, kostikle yapıştırılan duvar afişiydi.
Slogandan öte yazdıklarıma, el bildirisi yazarak başladım.
Tıpkı o duvar yazıları, afişler,
bildiriler gibi burada okuyacağınız birçok yazı da -istediğimiz kadar olmasa da- etki etti. Gelen tepkiler iki türlü oldu:
1- Gönlümüzü açtıklarımızın, derdimizi, tasamızı
paylaştıklarımızın gönlüne
dokunduk.
2- Kuyruğuna bastıklarımızın öfkesi, nefreti, bitmeyen soruşturmalar, ifadeler, daha önce adını
duymadığımız cezalar…
Belki bir gönle daha dokunur, belki bir kuyruğa daha basar diye
nispeten çok okunanları, bir
mahkeme konusu olanları, bir işe yarayacağını umduklarımı
derledim.
Sevgilerle…