"Bu yazıların amacı hiç kimsenin bir bölüğü pek aşırı olan yanlışlarını sergilemek değildir kesin olarak. Ancak bunca yüzyıllara serpilmiş olan ve türlü açılardan değer taşıyan kültür ürünlerimizin gelişi güzel çoğu kez çetin olan bir emeği göze almadan bugünün diline getirilemeyeceği yolunda okuyuculardan bu alana girecek olanlara bir uyarıda bulunmak istenmiştir. Bir kitabı yalnızca o da birçoğu yetersiz olan sözlüklerin yardımıyla anlamanın yolu olmadığı tanıklarıyla gösterilmeye çalışılmıştır. Sadeleştirmeye bu yoldan tanıtmaya kalkıştığımız bir kitabın dilinden önce onun yazıldığı zamanın çevrenin yazarının dilini üslubunu ve özellikle kültürünü kavramadan bu gömünün tılsımını çözemeyiz. Bu tılsım masallardaki gibi birkaç sözcüğün büyüsüyle açılamıyor meydanda. İşin başka bir yönü de var; o da bize daha da hazırlıklı olmayı buyuruyor. Yoksa sonuç bir milletin varlığını kalem yerine bilgisiz ve insafsız kazmalarla yok etmeye varır. Daha da kötüsü bu soydan emeksiz bilgisiz açıkçası çırpıştırma yapıtlar okuyucuyu yanıltır onu kendi öz zenginliği ve kültür varlığı üzerinde umutsuzluğa sürükler; bu yüzden de onu kendinden koparıp çok uzaklara atar..."
Türk edebiyatında edebi eleştiri türüne ait yetkin ve gelişmiş örneklere ne yazık ki pek fazla rastlanılmıyor. Bu alandaki geri kalmışlığın en büyük nedenlerini eleştiri gücünü kanıtlamış kişilerin yokluğu ve yapılan eleştirileri olgunlukla karşılayıp bunlardan yararlanabilecek bilimsel anlayışın bir türlü oturmamışlığı olarak sayabiliriz. Orhan Şaik Gökyay'ın bu alandaki yazılarını bir araya getiren Destursuz Bağa Girenler edebi eleştiri türünün çok az yetkin örneğinden biridir.