Devasa hamur teknesinden bir avuç alıp bir karakter var ediyorum. Benim karakterlerim gerçek ile hayalin ara yerinde, bir araf’ta yaşıyorlar. Her şey akıp giderken herhangi bir an’da –seçerek ya da farkında olmadan– silikleşmiş sınırın diğer tarafına geçmeleri pekâlâ mümkün… Zaman ileri ya da geri, hızlı ya da yavaş akabilir. Mekân ise zamanla iç içe, haylazca hareketli olmayı seçmiş gibidir. Şaşırtıcı tuzaklar, beklenmeyen sonlar, tuhaflıklarla örülmüş hayatlar, tekinsiz bir atmosfer… Peki, ya anlatıcıya güvenebilir miyiz? Bu öyküleri okurken gerçek ile kurmacadan hangisi diğerini üretiyor; karar vermek zor… Böyle yazmayı seviyorum. Bu kitapta okuyacağınız öykülerin düpedüz ‘gerçeği’ bu… Dilerim siz de seversiniz.