Kadının toplum içindeki konumu daima medeniyet göstergesi olarak kabul edilmiştir. Bunun için Osmanlı ülkesinde 19. Asır başlarından itibaren belirginlik kazanan modernleşme çabalarının yansımalarını kadınlar üzerinden değerlendirmek mümkündür. Kadına hiç de hazır olmayan bir dünyanın içinde başta eğitim olmak üzere önemli kazanımların yaşandığı bu yılarda kadınlar kendilerini ve meselelerini edebi eserin imkânlarından yararlanarak dile getirirler. Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı Fatma Aliye Hanım bu anlamda öncü ve sembol isimdir.
Fatma Aliye Hanım'ı bugün tanıdığımız seçkin bir kimlik haline getiren kalem tecrübeleri kadar döneminin kadınına yeni açılımlar sunan görüşleri ve çalışmalarıdır. Türk edebiyatı tarihi onu ilk kadın romancı olarak tanımlamaktadır. Fakat yazı faaliyetine bakıldığında onun sadece roman yazarı olmadığı tarih kitapları kaleme aldığı döneminin gazete ve dergilerinde çağdaşı kadınların sorunları üzerinde görüşlerini bildiren makaleler yayımladığı görülmektedir. Modernleşme sürecinde kadınları ilgilendiren her konuda ilk teklifleri o yapmış ve bir tartışma alanı oluşturmuştur. Öte yandan içinde bulunduğu dernek çalışmalarıyla da kadının sosyal hayatın bir parçası olması konusunda başka bir önderliği üstlenmiştir.