Gertrude Stein ünlü otobiyografilerinden birinde, “Elbette asla kendin değilsin,” diye yazmıştı. Kendisinden sonraki nesillerin de Paris bohemyasının vücut bulmuş hâli, modern sanatın en önemli isimlerinden biri ve “kayıp kuşak” teriminin yaratıcısı kabul ettikleri Stein, elli yıla yayılan yazın hayatına rağmen gerçekten de yirminci yüzyılın en çok tanınan ama hakkında en az şey bilinen isimlerinden biri olarak kaldı.
Lucy Daniel, Stein’ın kendi eğlenceli anekdotları ve çalışmalarına detaylı atıflarla Gertrude Stein efsanesinin hem kendisi hem de hayranları tarafından nasıl yaratıldığını irdeliyor. İlk yazılarından ileri dönemdeki otobiyografik denemelerine dek sürekli değişen üslubunu, yeni yüzyılın başındaki feminizm ve psikoloji alanlarıyla ilişkisini, Paris’teki salon kültürüne etkisini ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Picasso, Hemingway, Matisse gibi ünlü arkadaşlarıyla birlikte başından geçenleri mercek altına alıyor.
“Sadece yeni bir yol bulman gerek... Ülkenin zenginliğini tüketmeden üretmenin bir yolunu bulmalısın ve seri üretim işçisi değil, birey olmayı öğrenmelisin... Hissettiğin şeyi bilecek cesarete sahip olmalı, sadece evet veya hayır diyen insanlardan olmamalı, karmaşıklığı ifade etmeyi öğrenmelisin... Hakikatin gözlerine bakarak sadece liderlerin değil, kimsenin dediklerini dinlememelisin...” |