“Ben Malatya’dayken bir hamalla bir bakkal beş kuruş için çekişiyorlardı. Bakkal, beş kuruş için lafı uzatmayı ayıplayınca hamal, ‘Yağma yok!’ demişti; ‘Ben omzumun etini yiyerek yaşıyorum!’ Halkı böyle konuşan bir memlekette uzun ömürlü roman yazmak kolay değil!”
Kemal Tahir’in Türkçenin imkanlarına olan coşkusu ve halkın bu dilin içinde var olma biçimlerine olan merakı, bugün bizlere unutulmaz eserler kazandırmış durumda. Bunlardan biri de Körduman. Kemal Tahir, Anadolu köylüsünü geçmiş ve geleceğin gittikçe bulanıklaştığı, kendi içine ve yoksulluğuna kapandığı bir sisin, yani Körduman’ın içinde resmediyor bu kez. Sağırdere’nin devamı niteliğinde olmasına rağmen müstakil bir roman olarak okumanın mümkün olduğu bu eser; köşeye sıkışan, ahlaki ikilemlerinin maddi isteklerle çeliştiği yerde kendi dramını yaşayan insan tekinin çözümlemesini yapıyor.
Kemal Tahir; dere neden sağır, duman nasıl kördür, anlamak için bizi insan ve toplumun derinlerine çağırıyor.