Gece yarısı verdiği katî bir karar üzerine, sabahleyin erken kalkarak ne kadar eşyası varsa bir sandığa koyup aşağıya, taşlığa indirdi. Arkasına paltosunu, başına şapkasını giyerek iplerle bağladığı sandığın üstünde oturmuştu.
İşte o zaman, “Ya ben, ya kediler?” sorusunu sormuş ve kendisini ümitsizliğe düşüren, “Kediler!” yanıtını almıştı.
Elveda! Elveda! Artık bir daha dönmemek üzere yola çıktı. Hüzünlü, düşünceli bir hâl ile küçüklü büyüklü birtakım evlerle dükkânlardan müteşekkil çarşıdan geçiyordu.