"Rus şirketinin Batum'dan gelen ticari vapuru Tophane önlerinde demirledi. Vapurun gelmesini sandallarda sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi hemen güverteye atladı. Bunlardan biri uzun boylu, geniş omuzlu, siyah seyrek bıyıklıydı; etekleri ayaklarına kadar uzun, beli gayet dar bir Çerkez paltosu giymişti. Başında kendi milletine özgü bir kalpak, elinde gümüş saplı bir kırbaç bulunan Çerkez'e 'Hoşgeldiniz,' dedi, 'cariyeler nerede?'"
Evinden ve yurdundan acımasızca koparılan küçük Çerkez kızı Dilber, bir esir gemisine bindirilerek İstanbul'a getirilir ve bir konağa satılır. Bu konak küçük Dilber'in yeni zindanıdır bundan böyle. Hor görülen esir Dilber, Asaf Paşa Konağı’nın küçük beyi Celal’e âşık olur. Celal Bey de Dilber’e âşıktır. Fakat arada engeller vardır. Bu iki genç âşık, tüm engelleri aşıp kavuşabilecek midir?
Türk Edebiyatının ilk gerçekçi romanı olarak kendine yer edinen Sergüzeşt, dramatik yapısıyla farklı bir serüvenin kapılarını aralıyor.