Çocukluğumuz hayatımız boyunca peşimizden gelen bir gölge midir? Nasıl olur da en yakınımız en çok yaralar, en uzağımıza düşer? Tüm hayatımızı şekillendiren ama hatırlamadığımız şeyler, kalbimizin ve zihnimizin derinliklerinde bir yerlerde bulunmayı bekleyerek yaşıyor olabilir mi?
Bu soruların yanıtlarını arayarak geçmişin koridorlarında gezinmek, bulduğumuzla da yüzleşmek cesaret ister. Tam da bu yüzden, bunlarla mücadele edebilecek vakte ermeden yapılamaz. Zorlu yolun başında ise çoğu zaman şanslı karşılaşmalar, büyülü vesileler yer alır; bizi birbirimize bağlayan şey bazen geçmiş acılarımızın kardeşliğidir.
Labirent, bütün bunları, birbirinin içine geçmiş olaylarla örülü sürükleyici bir kurgu ile; rasyonel bir mühendisin açıklanamayan dünyalar ile imtihanı, doğrular ve korkular arasındaki sıkışmışlık, ortaya çıkan sırlar ve sonsuzluğa gömülen yeni sırlar üzerinden; fondaki ülke gerçekleri ile harmanlayarak anlatıyor.
Bir solukta okuyacağınız Labirent, hayatın ne olursa olsun devam ettiğini ve her sonun yeni bir başlangıcın habercisi olduğunu da kulağımıza fısıldıyor.