Efsanevi özgürlük limanı Amerika'nın kapısı kıtanın bankası kültürler mozaiği bir süper gücün hem başarılarının hem de onu lime lime eden gerilimlerinin simgesi her şeyden evvel kapitalizmin çocuğu New York. Hudson kıyılarındaki bu liman şehri sürekli eşik atladı. Rıhtımları atölyeleri ve bürolarıyla önce kısa sürede bir ticaret cennetine dönüştü sonra da dünya ekonomisi hâkimiyet yarışında Londra'nın rakibi haline geldi. İlk gökdelenleri 19. yüzyıl sonlarında Wall Street yakınlarında yükselirken 1900 ile 1940 yılları arasında nüfusu iki katına çıktı. Küçük İtalya'sı Aşağı Doğu Yakası'ndaki Yahudi mahallesi ve Harlem'i ile bu kent kozmopolitlik açısından ikinci bir Babil. Kimilerine göre düşsel kimilerine göre Dantevari özellikler taşıyan görünümü modernliğinin tek dayanağı değil; bunun sırrı kendi çelişkilerinin üstesinden gelebilme ve kendini yenileme becerisinde yatıyor. New York eğlence endüstrisinin Broadway tiyatrolarının ve Coney Island'daki eğlence parklarının yaratıcısı olduğu gibi iletişimin de başşehri. Avangardın kalbinin attığı yer cazın ve fikir dünyasının merkezi New York tüm dünyadan sanatçı ve entelektüelleri ağırladı ve giderek daha büyük bir çekim gücü kazandı. Artık evrensel kültürün merkezi ve Amerikan rüyasının tipik örneği haline gelmiş olan kent hâlâ yeni göçmenleri kendine çekiyor. Efsanevi mimar Le Corbusier onu şöyle tanımlamıştı: "New York tamamlanmış değil sürekli oluş halinde bir şehir." New York'u gezerken ayrıntılı kent dizini ile sokak sokak meydan meydan size rehberlik edecek bir kitap bu. François Weil Paris'teki École des Hautes études en Sciences Sociales'de (EHESS Sosyal Bilimler Yüksek Okulu) öğretim üyesi ve Amerikan tarihi uzmanı.