İslami ilimler tarihini ele alırken bu ilimlerin günümüze kadar geçirdiği dönemi bir süreklilik içerisinde ele alma lüzumu, alanda çalışan pek çok mütehassısın dikkatini çeken önemli bir noktadır. Bu doğrultuda günümüz bilimsel çevreleri Osmanlılar’ın yaklaşık altı asır devam eden hükümranlığını dikkate alarak söz konusu dönemin muhakkak surette derinlikli araştırmalara konu edilmesi yönünde bir eğilim sergilemekledir. Elinizdeki çalışma, bu kabulü mantık ve münazara ilimlerine odaklanarak vurgulamak üzere Osmanlı birikimine ışık tutmayı hedeflemektedir.
Büyük ölçüde bir medrese geleneği olarak boy gösteren Osmanlı ilim tecrübesinde bilimsel faaliyetler medreseler bünyesinde yürütülmüş, mantık ve münazara disiplinlerinin temel metinleri de yine bu kurumsal zemin üzerinden devralınmıştır. Osmanlı âlimleri bu metinler üzerine kaleme aldıkları şerh ve haşiye türü eserlerle bilimsel geleneği yeniden üretme yoluna gitmişlerdir. Bunun yanında belli sorunlar üzerine yazılan risaleler de literatürün önemli bir parçasını teşkil etmiştir. Ayrıca münazara alanında daha ilk dönemlerden itibaren yeni metinler telif edilirken, mantık alanında benzer bir eğilim özellikle de 18. yüzyılda kendini göstermiş, dönemin önde gelen mantıkçıları yeni ders kitapları yazarak şerh-haşiye geleneklerine kaynaklık etmiştir.
Osmanlı’da İlm-i Mantık ve Münazara, söz konusu dönem çerçevesinde bu iki ilme dair ortaya konan birikimi etraflıca mercek altına alan ilmî araştırmalardan oluşmaktadır. Alanında uzman yazarların farklı bakış açılarıyla ortaya koyduğu bu çalışmalar, Osmanlı mantık ve münazara mirasını gün yüzüne çıkararak bu geleneğin mahiyetine ilişkin önemli tespitler içermekte, mantık ve münazara tarihi araştırmalarında da önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.