İnsanlar tarih boyunca bir toplum içinde tanınmak, diğer insanlar arasında önemli bir konuma sahip olmak, başarı elde etmek, yaşamda ilerlemek, sorumluluk kazanmak veya kazanılmasına yardımcı olmak gibi birçok nedenle oyun oynamaya ihtiyaç duymuşlardır. Bu ihtiyaç nedeniyle yaşamın yansıtıcısı konumundaki oyun, âdeta bir tiyatro icrası gibi hayatın her alanında sürdürülmüştür.
Bireysel kimliğin benlik sunumuyla aktarıldığı bireyin toplum içinde en çok rol aldığı etkinlikler dikkate alındığında oyunun sadece çocuklar tarafından oynanmadığı açıkça görülür. Yaşamın akışı içinde özel olarak oyun adına ihtiyaç duyulmadan sergilenen sunumlar, birey ve toplumu bir araya getiren geleneklerin temsil aracı olur. Toplumsal etkileşimin millî bir şuurla gerçekleştirilmesi toplumu bir arada tutan temel kültürel değerlerin ve unsurların aktarılmasını sağlar.
Dr. Aysun Dursun bu çalışmada, oyun kültür benlik ilişkisi çerçevesinde “yaşamı bir tiyatro sahnesine benzeten” Erving Goffman’ın “benlik sunumu” yaklaşımını temel alarak geleneğin kim tarafından, kime, ne zaman, nasıl, nerede, hangi şartlarda icra edildiğini ve icranın günlük yaşamın ihtiyaçlarını karşılama işleviyle geçmişten günümüze nasıl aktarıldığını doğum, evlenme, ölüm, komşuluk, misafirlik ve esnaflık geleneklerinin temsili bağlamında örneklerle açıklamıştır.