Tarih insandan soyutlandığında çekiciliğini yitirir derler. Tarihe bu çekiciliğini veren de "insan" faktörüdür. Anılar tek başına subjektif olmalarına rağmen tarihi kuruluğundan kurtarır onu cazip kılar. Bu yönüyle tam olarak tarihin yerini tutmasa bile ondaki bilinmez karanlık noktaları aydınlatmada rolü büyüktür.
"İstibdat" diye anılan II. Abdülhamid döneminden sonra gelen ve büyük ümitlerle beklenen özgürlük ortamında gelişen olayları beklentilerin boşa çıkmasından doğan hayal kırıklıklarını saray insanlarını bir edebiyatçının kaleminden okumak ayrı bir zevk olacaktır.