UMUDA YOLCULUK...
Hayalimdeki gibi kalmamıştı hiç bir şey, her şey yok olmuştu silinmişti. Ne bakkal vardı ne de çeşme başında oynayan çocuklar, tandır başında ekmek pişiren kadınlar, akşam olunca gelen sürüden koyunları sağan nineler, hiç bir şey yoktu, kaybolmuştu.
Ben hala o eski günlerde kalmışım sanki herkes gitmiş, bir ben kalmışım orada bir ben tek başıma yolun ortasında.
***
“Oğul sana bir zarf geldi, hele bir aç bak neymiş” dedi.
Heyecanla zarfı elime aldım, üstünde yabancı bir pul ve yazılar vardı sadece babamın ismini okuya bilmiştim. Yüreğim öyle çarpıyordu ki gömleğimin kalkıp indiğini farkettim. İstek evraklarımdı, babam bana aile birliği için istek göndermiş ve gidiş tarihini bile yazmıştı. Evet en geç Temmuz 1980’de gidecektim Almanya’ya.
Bir yandan sevinç, bir yandan üzüntü sardı bedenimi. Annemin yüzünden anladım ki o da üzgündü daha yeni ablam uçup gitmişti uzak diyarlara, şimdi ben, evden biri daha eksilecekti.
“Ne kadar çok sevindim oğul, git kendini kurtar” dese de içi kan ağlıyor, gözyaşlarını gizliyordu...