Yeni gerçekçilik, 20. yüzyılın birinci yarısında ortaya çıkan ve özellikle Avrupa’da etkili olan Analitik Felsefe içerisinde yer alır. Bu akımın önemli bir alt dalı olan Mantıksal Atomculuk’un temsilcilerinden biri Bertrand Russell’dır. Analitik felsefe içinde yer alma nedeni felsefenin ana işlevinin analiz olduğu iddiasında olmasıdır. Russell’a göre felsefe, bize bilimin verdiği türden olmasa bile evren hakkında bilgi verir. Analitik Felsefe ile ortak paylaştığı bir diğer problem de dilin kullanımı ve işlevi üzerine analizidir. Yine Russell’a göre felsefe dilbilimsel problemlerin çözümlenmesi için dili aydınlığa kavuşturmalıdır. .... |
Bertrand Russell ilk başta etkisi altında olduğu Platon’un idealar düşüncesinden bir zamanlar öğrencisi olan George Edward Moore’un etkisiyle ayrılır. Yeniçağa damgasını vuracak olan yepyeni bir akımın öncüleri arasında yer alır. Yeni Gerçekçilik akımı olgusal nesnelerin varlığını ve varoluşlarının onların bilincinde olan herhangi bir an üzerine bağımlı olmadığını iddia eder. Bilgide nesne, dış ilişki açısından özne ile karşılaştırılabilir. Algıladığımız nesnelerin bizim bilgimizden bağımsız, ayrı bir gerçekliği olduğunu vurgularlar. Yeni gerçekçi bilgi kuramı, bilinenin zihinde saklı olduğu ama varlığı ve temel niteliği açısından bilgiye bağımlı olmadığı düşüncesine dayanır.