Amerika Birleşik Devletleri’nde günden güne artan hükümlü mevcuduna çöken ekonomik sistemden dolayı inanılmaz boyutlara ulaşan suç oranları da eşlik edince, cezaevlerinin kapasitesi yetersiz hale gelmiştir. Tüm kurulu düzenin tepetaklak olduğu ve hükümetin çaresiz kaldığı bir sırada, William Walker adında bir düşünür, kadın erkek gözetmeksizin, tüm suçluların bir şehre kapatılması şeklinde bir öneri atmıştır ortaya. Kimsenin beklemediği bir biçimde halkta öyle bir karşılık bulmuş, öyle bir coşkuya yol açmıştır ki bu, kendisi bile şaşakalmıştır. Siyasilerse halktan gelen bu yoğun öneriyi görmezden gelemezler ve çaresiz Tutsaklar Şehri’ni kurmak için kolları sıvarlar.
Öykü, Tutsaklar Şehri’nin kurulmasından 3 sene sonra, yani Kaan adında bir Türk’ün malum şehre düşmesiyle başlar. Kaan bir akşam iş çıkışı eve geldiğinde, eşiyle patronunu aynı yatakta yakalar. Aslında hiç niyeti yokken birdenbire rakibine baskın çıkamayacağının korkusu düşer içine ve sadece korkutma amaçlı baba yadigârı tüfeğe sarılır. Ancak olaylar beklediği gibi gitmez ve rakibiyle bir arbede patlak verir aralarında. Bu sırada karısı kaçmak için kapıya doğru hamle eder ve tüfek birdenbire parlayıverir. Amanda’nın (karısının) boynuna isabet eden saçmalardan ötürü kafası bedeninden savrulur.
Bir anda eli kana bulanan ve kendini Tutsaklar Şehri’nde bulan Kaan, kendini tam bir ölüm dirim savaşının ortasında bulur ve bir medeniyetin kendine has kurallarıyla en başından kurulduğuna şahitlik eder.