Köyün deruni yaşantısına, fısıldaşan sessizliğine, kımıl kımıl akan zamana, miskin bir kedi misali ağırdan alan hayatına alışan ninem, masallarda karşılaştığı musibetlere benzer bir ürpertiyle süzüyordu bizi. Ninem ki anlatılarında yiğitleri uzaydaki denizlerden yılkı atlarıyla geçiren, dünyanın hükümranlığını ağustos böceklerine veren, kelebeklerin ömrünün kaplumbağalardan uzun olduğuna inandıran, tanısaydı Trier’in de ruhsal yarılmalarına anlatacaklarıyla son verebilecek olan biriydi. Velhasıl-ı kelam ahir ömründe binbir mucizeyi kelimeleriyle süsleyip destanlaştıran o ümmi kadın yaşantımıza bir felaketi seyredercesine bakıyordu.