güle
oynaya
geçiyoruz
ömür törpüsü
paletlerin metalik gıcırtısına uyanmış
yırtlaz haritasından o yurtsuz şiirlerin!
oysa
aklımızı
sarıp sarmalayan
bu korkunç beton kadavrası krizalit duvarlar
devrilip yıkılmadan dil sayhasında
atlas döşeğinde, nasıl ölür ki insan?
gül’e oyun olmaz
gül’e doyum olmaz
gül’e kefen biçene mezar bulunmaz!