İbn Arabî'nin nübüvvet anlayışı Hz. Peygamber'in kendinden önce gelen peygamberleri neshettiği inancına dayalıdır. Bu durumda söz konusu nebilerin bilgi kaynağı olması ancak Hz. Peygamber vasıtasıyla ve onun ihatası altında mümkün olabilir. Onların Hz. Peygamber'den bağımsız bilgi kaynağı olduklarını düşünmek bizi başka çelişkilere düşürebilir. Bu itibarla kitap içinde öteki peygambere atıfla zikredilen bütün bilgiler Hz. Peygamber'in ihata ettiği ve onun dairesi altında bulunan bilgiler olarak kabul edilir; bunu fıkıh tâbiriyle anlatırsak önceki nebilerin şeriatı ancak İslam şeriatıyla çelişmediği sürece ikincil bir kaynak olabilir. Bu durumda bilgi öteki peygamberlere ancak zayıf bir bağla bağlanabilir. Peygamberler arasında Hz. Peygamber ve ona izâfeyi anlatan 'Muhammedîlik' bilginin kemalini temsil eder. Özellikle Fusûsü'l-Hikem bu ana ilke ekseninde ortaya çıkmıştır. Bir bilginin Muhammedî olması eşyayı olduğu hâl üzere görmekten ortaya çıkan bilgi demektir. Bu meyanda Hz. Peygamber metafiziğin maksadını teşkil eden 'eşyayı olduğu hâl üzere' görebilen yegâne insandır. İbn Arabî'nin bilgiyi Muhammedî olmakla nitelemesi esnasında akla gelmesi gereken en önemli kural budur. Muhammedî bilginin esası ise eşya ve Allah hakkında 'el-cem beyne't-tenzih ve't-teşbih' hükmünü vermektir. Tenzih ve teşbih hükmünü cem etmek akıl ve hayal arasında bir yol bularak insanın kemalini bu iki gücün cem' edilmesinde aramak demektir. Bu bir paradokstur fakat hakikate bundan başka gitme yolu yoktur. Elinizdeki kitap Fütûhât-ı Mekkiyye'nin cilt 13 sayfa 201'den başlayarak cilt 14 safya 205'e kadar uzanan kısmıdır. Bu bölümde İbn Arabî menzillerdeki yolculuklarda bilhassa Muhammedî bilgileri zikreder. Bölümde pek çok alt başlık vardır ve hepsini bir kitap ekseninde toplamak güçtür. Fakat biz yine en uygun ismin Muhammedî Mârifet olabileceğini düşünerek kitaba böyle bir isim verdik. |