Kalkınma politikasının temelini yatırımlar meydana getirir. Geleneksel ekonomiden, gelişmiş bir ekonomiye geçişi sağlayan yegane unsur hiç kuşkusuz yatırımlardır. Sanayileşme, Alvin TOFFLER’ in deyimi ile insanlık tarihinin ikinci büyük dalgasıdır. Bu dalgayı başarı ile ‘gerçekleştiren’ ülkeler, sanayi ötesi toplum ya da hizmet toplumu denen toplumu yani üçüncü dalgayı yaşamıştır. Buna rağmen sanayileşme, Türkiye düzeyindeki, yahut ‘azgelişmiş’ ülkeler için en azından sanayi toplumunu gerçekleştirmek için iktisadi kalkınmanın temel hedefini teşkil etmektedir. Öyle ki günümüz dünyasında sanayileşmeye yeteri kadar önem vermeyen ülkeler az gelişmişlik kısır döngüsünden hiç kurtulamayacaklardır. Modern Türkiye’nin kurucuları, Türk milletinin çağdaş uygarlık düzeyini yakalayabilmesinin temel şartını sanayileşmeye bağlamışlardır. Cumhuriyet’ in ilanı üzerinden henüz dört yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen, sanayileşmenin, hukuki alt yapısını oluşturmak için Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkarmışlardır. Ülkenin sanayileşmesi için çıkartılan bu kanun hedeflenen sanayileşme politikalarına kaynaklık ettiği gibi, daha sonra da sanayii özendir mek için verilen yatırım teşviklerine de esin kaynağı olmuştur. Bu sebeple 1927 yılında yürürlüğe giren Teşvik-i Sanayi Kanunu, Türk Sanayileşme hareketinin önemli kilometre taşlarından birisini teşkil etmiştir. Türkiye’nin, bugünlerde Avrupa Birliği üyesi olma gayretleri içerisinde iken, Türk sanayisinin geçmişten, yirminci asrın ilk yarısına kadar olan macerasını tezimizde incelemenin uygun olacağını düşünerek böyle bir çalışmanın içerisine girdik. Türkiye’nin, bugünlerde Avrupa Birliği üyesi olma gayretleri içerisinde iken, Türk sanayisinin geçmişten, yirminci asrın ilk yarışma kadar olan macerasını bu eserimizde incelemenin uygun olacağını düşünerek böyle bir çalışmanın içerisine girdik.
|