Roni, kedi olmaktan sıkılmıştı. Evet, yanlış duymadınız artık kedi olmak istemiyordu. Mırlamaktan, miyavlamaktan, tüylerini diliyle temizlemekten hatta dört ayaküstüne düşmekten sıkılmıştı. Başka biri olmalıyım, diye düşündü.
Kırlarda dolanırken gübre böceğine takıldı gözü.
Sonra havada süzülen martıyı gördü.
Göl kenarından geçerken kurbağayla karşılaştı.
Yürüdü, tırtıla rastladı, hayretle onu izledi.
“Tırtıl olmalıyım,” dedi, kararlı bir şekilde.
Başladı koza örmeye ve olanlar oldu.
Ördükçe kozalar eline ayağına dolandı.
“Kedi olsaydım oyuncağımla oynardım,” dedi.
“Olmaz, olamaz ben tırtıl olamam, boğulup nefes alamazsam yaşayamam!”
Roni şaşkındı ve de pişmandı. Gözlerini kırptı:
“Hepsi çok güzel, hepsi çok özel, ama ben de özelim. Ben, kediyim başka biri olamam, Mırlarım, miyavlarım, avlarım, dört ayaküstüne konarım.