2000’li yılların başında yine ve yeniden şiirin durumu gerileme, tükenme, çöküş, ‘intihar’, hatta ölüm gibi sözcüklerle nitelenmeye başlandığında, Kemal Gündüzalp’in şiirin sorunlarını tartışmak ereğiyle sormaya başladığı sorudur Quo Vadis Şiir? Adnan Özer’in “artık iyi şair çıkmaz!”, Yılmaz Odabaşı’nın “aslında şiir yazmak abes, zül” ve Orhan Alkaya’nın “ağırlık noktası kalmadı şiirin” vurgularından eylemle “şiir nereye?” diye soran Gündüzalp, bu soruyu yanıtlamak için “sözün bittiği yerden” başlayarak, “adını koymak” ereğiyle “bütünlemeli” olarak nitelediği şiirin sorunlarını deşmeye başlıyor.
Ozanlarca “ağırlık noktası kalmayan bir şiiri yazmak boş olduğuna göre, bu memlekette iyi ozan çıkmaz!” yargısını eleştirel düzeyde temel alan Quo Vadis Şiir? Şiirin Sorunları Üzerine’de şiirin sınırsız ve erksiz bir yaratı olduğunu savunan Kemal Gündüzalp, ölenin şiir değil başka bir şey olduğunu ısrarla dile getiriyor.
Üç bölümden oluşan kitapta şiirin durumu, şiir üzerine notlar dışında, birbirine hiç de yakın durmayan çeşitli ozanlardan; Tevfik Fikret’ten, Ece Ayhan ve Enis Batur’a, Hayri K. Yetik’ten Aydın Şimşek’e kadar geniş bir çerçevede şiir eleştirileri ve çözümlemeleri yaparken, Ergül Çetin ve Celâl İnal gibi ozanların şiirleriyle ilgili olarak da toplu değerlendirmelerde bulunuyor.
Quo Vadis Şiir? Şiirin Sorunları Üzerine, Gündüzalp’in şiire içeriden ve eleştirel yaklaşımının yeni bir örneği olarak değerlendirilebilir. |